''İhlas Suresi; Okunuşu, Arapçası, Anlamı,Tefsiri''
Bu haberde, İhlas Suresi'nin bilinmeyen faziletlerini ve bu surenin günlük yaşamda nasıl kullanılacağını keşfedeceğiz. İhlas Suresi'nin sağladığı manevi güç ve ilahi koruma ile hayatınızı daha bereketli ve huzurlu kılmanın sırlarını öğrenin.

İhlas Suresi Okunuşu;

Bismillahirrahmânirrahîm.

  1. Kul hüvellâhü ehad
  2. Allâhüssamed
  3. Lem yelid ve lem yûled
  4. Ve lem yekün lehû küfüven ehad

İhlas Suresi Türkçe Anlamı;

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.

  1. De ki; O Allah bir tektir.
  2. Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir).
  3. Doğurmadı ve doğurulmadı
  4. O 'na bir denk de olmadı.

İhlas Suresi Arapçası;

İhlas Suresi Tefsiri;

Rahmân Rahîm Allah’ın ismiyle…

1. De ki: O Allah birdir.

Allah Teâlâ birdir, tektir. O, “Baba, Oğul ve Rûhu’1-Kudüs” üçlüsüne inanan hıristiyanların dediği gibi değildir. Yine O, birçok ilâhın varlığına inanan müşriklerin inandığı gibi de değildir.

Allah’ın “bir” olarak vasıflanmasının üç mânası vardır ve her bir Yüce Allah hakkında doğrudur:

O birdir. O’nun yanında ikinci bir ilâh yoktur. Bu, O’nun sayı mânasında “bir” olmadığını ifade eder. Aslında bu sûreden maksat, müşriklere bir cevap olarak, Allah’ın ortağı olmadığını bildirmektir.

O tektir, benzeri ve ortağı yoktur. Nitekim, “Falan şahıs, asrında tektir” dendiğinde bu, onun benzeri olmadığı anlamına gelir.

Allah birdir; bölünmez, parçalara ayrılmaz.

Cüneyd-i Bağdâdî (k.s.)’a:

“Tevhidin tam ve hâlis şeklini, özünü bize anlatır mısın?” dediler. Şöyle anlattı:

“Tevhid, kulun sonunun başlangıcına benzemesidir. Bu beden kalıbına girmeden önce ne şekildeyse, yine öyle olabilmesidir. Tevhid, sûfînin yalnız kaldığı bir makamdır. Tevhid, vatandan ayrılmanın, sonradan yaratılma diye bir şeyin bahis konusu olmadığı bir makamdır. Tevhid, savaşların ve cenklerin olmadığı bir makamdır. Tevhid, bilginin ve cehlin geride bırakılıp çıkıldığı bir derecedir. Nihâyet tevhid, cümle mekânın Hak varlığında yok olduğu yüce bir makamdır.” (Şârânî, Velîler Ansiklopedisi, I, 282)

Kur’ân-ı Kerîm, Allah Teâlâ’nın birliğinin delillerini anlatır. Bunlar pek çoktur. Bunlardan şu dört tanesine yer vermek faydalı olacaktır:

Birincisi; “Yaratan, yaratamayan gibi olur mu hiç?” (Nahl 16/17) âyet-i kerîmesinde dile getirilen hakikattir. Bu, yaratma ve meydana getirme delilidir. Yüce Allah, bütün varlıkların yaratıcısıdır. O’nun “yaratma” fiilinin dışında oluşan hiçbir varlık yoktur. Böyle olunca onlardan herhangi birinin Allah’ın ortağı olması mümkün değildir.

İkincisi; “Eğer göklerde ve yerde Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, ikisinin de dengesi ve düzeni kesinlikle bozulur giderdi. Arşın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdığı her türlü çirkin vasıflardan uzaktır, yücedir!” (Enbiyâ 21/22) âyetinde beyân edilen gerçektir. Bu, Allah Teâlâ’nın kâinatı büyük bir nizam içinde, sağlam ve eşsiz yaratmasının delilidir.

Üçüncüsü; “Rasûlüm! De ki: «Faraza, onların iddia ettikleri gibi Allah ile beraber başka ilâhlar olsaydı, bu takdirde o ilâhların hepsi, arşın sahibine ulaşmak için mutlaka bir yol ararlardı»” (İsrâ 17/42) âyetinde açıklanan delildir. Bu, Cenâb-ı Hakk’ın hâkimiyet ve üstünlük delilidir.Dördüncüsü; “Allah asla çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka bir ilâh da yoktur. Eğer olsaydı, o takdirde her bir ilâh kendi yarattıklarını yanına alır ve mutlaka biri diğerine üstünlük kurmaya çalışırdı. Allah, onların uydurduğu noksan sıfatlardan pak ve uzaktır” (Mü’minûn 23/91) âyetinde beyân edilen husustur. Bu da, birden çok ilâh olduğu takdirde çekişme ve üstün olmaya çalışma ola­cağına dâir delildir.

Bu ve benzeri nice deliller, Allah Teâlâ’nın birliğini ispat eder. O’nun sonsuz kudretiyle tek başına tüm varlığı yaratıp idâre ettiğini açıklar:

2. Her şey o Allah’a muhtaçken O hiçbir şeye muhtaç değildir.

Cenâb-ı Hak, bu muazzam işleri yaparken kimseye muhtaç da değildir. Çünkü O, Samed’dir. اَلصَّمَدُ (Samed), “her hususta kendisine başvurulan, sığınılan, emri ve müsaadesi olmadan hiçbir iş yapılamayan, mutlak itaat edilen olduğu halde; kendisi kimseye muhtaç olmayan, yemeyen, içmeyen, iç boşluğu olmayan, eksiksiz, gediksiz” demektir. Kemâlin zirvesinde bulunan, padişahlar padişahı anlamına da gelir. Buna göre Allah’ın samed oluşu, “var olma bakımından kimseye muhtaç olmayıp, her şeyin varlık ve devamı tamâmen kendisine borçlu olan Vâcibü’l-Vücûd” mânasındadır. Bunun, “kendisinden başkası ibâdet edilmeye lâyık olmayan tek varlık” anlamı da vardır. “Samed”in bir diğer mânası da canlıların ihtiyaçlarını an be an veren, biriktirmeden ve geciktirmeden veren demektir.

Dolayısıyla Samed sıfatı, Allah’ın Ehad sıfatını açıklarken, bir sonraki âyette beyân edilen vasıflar da Samed sıfatını açıklamaktadır:

3. O, doğurmamış ve doğmamıştır.

Allah, doğurmamıştır, dolayısıyla hiçbir evlat edinmemiştir. O’nun ne oğlu ne de kızı vardır. Allah, bütün kemâl sıfatlarıyla muttasıf olduğu gibi, noksan sıfatlardan da uzaktır. Görüldüğü üzere âyetin bu kısmı, Allah’a evlat nisbet edenlerin hepsini reddeder. Meselâ, “Üzeyr, Allah’ın oğludur” (bk. Tevbe 9/30) diyen yahudileri; “Mesih Allah’ın oğludur” (bk. Tevbe 9/30) diyen hıristiyanları ve “Melekler Allah’ın kızlarıdır” (bk. Sâffât 37/150, 153, Zuhruf 43/16) iddiasında bulunan Arap müşriklerini reddeder. Yüce Allah, kendisinin çocuğu olmadığını bildirerek bunların hiçbirini kabul etmez.

Allah doğmamıştır da. O, ne bir babanın, ne de bir ananın çocuğu olmuştur. Çünkü doğan her şey sonradan olur. Yüce Allah ise kadîm ve ezelîdir, evve­li yoktur. Ne doğmuş olması, ne de bir babasının olması mümkün değildir. Bu âyetle, soy ve neseple alakalı ne varsa bütün yönleriyle hepsini Yüce Allah’tan nefyeder. Bir sonraki âyette bu hususu izâh eder:

4. Hiçbir şey O’na denk değildir.

Ne zâtında, ne sıfatlarında, ne de fillerinde, yarattıklarından hiçbiri O’na benzemez. Çünkü O, her şeyin yegâne sahibi ve yaratıcısıdır. Şu halde, yarattıklarından, O’nun seviyesine yükselecek veya yaklaşacak bir benzeri olması mümkün değildir. O bundan nihâyetsiz yücedir, uzaktır. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“…O’nun benzeri gibi hiçbir şey yoktur. O, her şeyi hakkiyle işiten, her şeyi hakkiyle görendir.” (Şûrâ 42/11)

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)


Bunlarıda görmek isteyebilirsin!

Yorumlar

https://ciktimi.com/assets/images/user-avatar-s.jpg

0 comment

Bunun için ilk yorumu yazın!